RADİKAL GAZETESİNİN HABERİNE GÖRE, ATATÜRK’ÜN MANEVİ KIZI ÜLKÜ ADATEPE HAYATTAYKEN, BABASININ MALATYA KÖKENLİ OLDUĞUNU İDDİA ETMİŞ…
AİLESİ, MALATYA’DAN SELANİK’E GÖÇ ETMİŞ.
DOĞRUSU BUNUN GERÇEK OLMASI BİZİ SEVİNDİRİR, ONUR DUYARIZ.
BÖYLECE İSMET PAŞA’NIN MUSTAFA KEMAL’E OLAN MUHABBETİNİN VE BAĞLILIĞININ TARİHSEL GİZİ DE AYDINLANMIŞ OLDU: HEMŞERİ DAYANIŞMASI!
İsmet paşa Parkı Malatya
fotoğraftaPark henüz tanzim ediliyor.1925veya1926 olabilir.
uzunca bir zamandır ,Parkın kaç metre kare bir alana kurulduğunu tartışıp dururduk konuya en yakın olması gereken ben ,Hayalen ölçümlerimle 30 /35000m2 buluyordum,yanılmışım meğerse Bayram durmuşun uydu fotoğrafından ölçümlemesi ne göre durum şöyle :
Google Earth de Malatya parkın uydu fotoğrafının üzerine ölçüleri metre olarak koydum.
Bu ölçülere göre kırmızı çizgi içi alan 54.130 m2 dir.
Park içinde sonradan yapılan ve mavi çizgi ile çerçevelenen evlendirme dairesi 8.450 m2 dir.
Geriye kalan alan 45.680 m2 olur.
Ölçü hatasını da düşünürsek azami % 5 hata ile mevcut yeşil alan için 43.000 m2 diyebiliriz. Devamı
Filed under anı, eğitim, eğlence, Kategorisiz, Malatya, Mesire yerleri, Resimler, Tartışma
EMİNE BACININ RÜYASI
ŞARE Dökmek
Ve Malatya da Cumhuriyet Devrimleri konuşuluyor
Aziz Azmi Fenercioğlu Yazdı
Azizler cegetinin kadınları Fadime bacının evinde toplanmışlardı, Adile bacı zahmet olmazsa bu Perşembe bize şare dökmeye gelin(şehriye).Emine bacı sıra sendemi Adile diyince,bacı sen unutmazdın Sıra Fadime bacınındı ama Fadime bacı düğüne gideceği için sırayı ben aldım dedi.
Perşembe günü komşular Adile bacının eyvanın da toplandılar,gençler şarenin hamurunu hazırlayıp ekmek tahtası üzerinde sumak yapıp şare döken yaşlıların önüne atarken,yaşlılarda ellerine aldıkları
sumakları baş parmakları ile şehadet parmakları arasında ufalayıp Şareyi döküyorlardı(dökmek yapmak). DEVAMI
Malatyalı Şair Abdül baki efendinin kızı Zehra Hanımefendinin torunundan Mail aldım
Merhumun kendi Mezar taşı için yazdığı şiiri göndermiş teşekkür ediyorum ve sizlere iletiyorum
19/1/2011
Girdi burda cism-i nigar taht-1 turaba
Vechinde kalır mı ne melahet ne de hande
Hamuş-u ibret ki bu sahne seyredenlere
İkaz eder insanları piş-i kademinde
Bir fatiha bahşet ey zahir-i zinde
Fani değilim terk-i hayat etmiş isem de
İsmim gibi Baki mütecelli yine bende
Ruhu şad olsun.
Nigar Güzel yüz
vechinde yüzünde
Hande gülme gülüş
Hamuş susmuş
Piş-i kadem Baştan ayağa
zahir açık belli
zinde canlı
Mütecelli görünen
Tipik bir Malatya evi ,evin iki kanatlı kapısı açılınca eve gelen yüklü hayvanlar kolayca avluya giriyor.sokağa pencere yok gibi bütün yaşam avluda olacak biçimde planlanmış,1916 yılında Rahmetli Mevhibe hanım bu evde yaşamış olduğuna göre 1900 lü yılların başında yapılmış olabilir.Fotoğrafın arkasında evin yıkılmış olduğu yazıyor. Keşke muhafaza edilebilseydi.
Binalarda canlılar gibi ,bir sebeple var oluyorlar ,günün şartlarına göre değişik kişilere topluluklara hizmet verip yok oluyorlar.
Tıpkı aşağıda fotoğrafını iliştirdiğim zamanımızın Sinama binası gibi.
Binanın Arsası 1800 lü yılların sonunda Azizler sokağında yaşamını sürdüren Barutçulara ait (Akbarut) miras yoluyla Memet Efendiye Düşüyor Otarihlarde orası tarladır.Memet efendi kandisine ev yaptırmak isterken evi tamamlayamadan vefat ediyor ben yapılmak istenen evin azizler sokağına bakan tarafındakı harap olmuş duvarını hatırlıyorum.Bu arada burası el değiştiriyor ve Karakaşlılar ailesine geçiyor,Fotoğraftaki binanı kimler tarafından yaptırıldığını bilmiyorum,soruşturmalarımın sonunda bu binanın Postahane ,Kapalı saz salonu
olarak fenercizade Şevket efendi tarafından bir süre çalıştırıldığı bilahare Maliye binası ,Sanat okulu ,Sinama olarak hizmet verdiğini biliyoruz sıralamada farklılık olabilir.bu gün binanın yerine alış veriş hizmeti veren yeni bir bina yapıldığını duydum.yani resim deki bina artık yok.
Emine bacının rüyası Bölüm 11
Aziz azmi fenercioğlu yazdı
Fot:Malatya gov.tr
O yıl kış şiddetli geçmiş,Cemrelerde soğuktan nasibini almış,Mart dokuzunda kar yağmıştı Baharın geç gelişi herkesi çok sevindirmişti zira erken gelen baharda ağaçlar erken uyanır çiçek açar ardından ani bir soğuk olunca çiçekler donar zarar görür omevsim meyveler oluşmazdı.
Baharın müjdecisi olan leylekler gelmeye başlamış Dut ağaçlarının yaprakları sıçan kulağı kadar oluşmuştu,evlerin bahçelerinde fesleğenle açmış mahalle çocukları Uzun saplı çiçeklerden fes örüp başlarına takıyorlardı,
Bu arada KERNEK suyunun çıktığı haberi geldi,Cuma günleri halk akın akın kerneğe gitmeye başladı Devamı
Fotoğraf 12/ocak/1935 tarihinde çekilmiş
Yer Orduzu Malatya
Arabanın modeli dikkat çekici kapısı önden arkaya açılıyor hava soğuk,kar yok,insanların kıyafetleride dikkata değer acaba malatyalı hangi terzi dikmiş olabilir.benim bildiğim orduzu böyle çorak olamaz kış görüntüsünden alsa gerek
EMİNE BACININ RÜYASI MALATYA
Aziz Azmi Fenercioğlu yazdı bölüm 10
Yaz aylarının rüzgarı toprak yolların,toprak damların tozlarını savuruyordu,yaz aylarında göz hastalıkları şikayetleri çok artıyordu,,çocuklar çoğu zaman yalın ayak gezip oynadığı için ayaklarında çatlamalar oluşuyordu.Böyle şikayetleri oluşan komşulara, yardım etmenin sevap olduğunu bildiği için Emine bacı yaz aylarının başların da ilaç hazırlardı..kullandığı ilaçlarda öyla fazla türden değildi, göz ağrılarının çeşidine göre Modalı ot,beyaz ot ve gülsuyu kullanırdı,Modalı ot bir nevi mor boyaydı aktarlarda satılır havanda iyice dövülür tülbentten elenir 4 e katlanmış kağıt arasına konarak hazırlanırdı , beyaz ot bir nevi şekerdi aktarlarda nöbet şekeri diye satılırdı hazırlanışı modalı ot gibiydi gül suyu küçük şişelerde hazırlanırdı. devamı
Aziz Azmi Fenercioğlu Yazdı
Bölüm 9 Nuri Efendinin Odası Hayfene
Mahallenin erkekleri geceleri mahallenin ileri gelenlerinden birinin ayırdığı odada toplanır eğleniler günlük olayları görüşüp tartışırlardı.
O gece Nuri efendinin odasında Hayfene vardı bir gün önce odada fincan oynan mış kaybedenin baklava yaptırmasına karar verilmişti bir tepsiye fincanlar ters çevrilir çevrilen fincanlardan birinin altına yüzük konur fincan altındaki yüzüğü bulan cezadan kurtulurdu,bulamayanlar cezalandırılırdı o gecenin cezası bir tepsi baklavaydı,Baklavanın en makbulu 42 yufkadan yapılmalıydı ,baklavanın yufkaları ne kadar ince olursa o kadar makbul olurdu .İnce yufka açmakta maharet işi idi Aziz cegette en iyi yufkayı da Abo dayının kızı Zöhre yapardı DEVAMI
Dedemin simli apoleti (1915)
Sağlık
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MALATYA 